Yalın analiz, net hüküm: Taha Akyol

Taha Akyol, hukukçu kimliği, bilgisi ve birikimiyle, Anayasa Mahkemesi krizi konusunda, köşesinde açık ve önemli yazılar kaleme alıyor.

Ortada anayasadan ya da çözülemeyen yüksek mahkemeler çatışmasından kaynaklanan bir sorun olmadığını tüm açıklığıyla anlatıyor.

Kimi vurgularını onu tekrar etme pahasına ele alalım. B önemli yazıların mantığını izleyelim:

Önce alan tanımı: yapıyor Akyol. Anayasa hükümleriyle AYM’nin alanını ve yetkisini tanımlıyor:

“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir (Md. 148/5). “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” (Md. 153)

Ardından uyuşmazlıklarda AYM kararlarının üstünlüğünün bir anayasa hükmü olduğunu hatırlatıyor,

Anayasa’nın 158/3 maddesine işaret ediyor: “Diğer mahkemelerle Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi kararları esas alınır.” (Md. 158/3)

Bu maddeyle “Cumhurbaşkanı hakem olmalıdır, anayasa yetersizdir, yenisi gerekir iddialarını” bizzat anayasanın çürüttüğünü söylüyor.

Anayasa Mahkemesi’nin, kesinleşmiş mahkeme bir kararında hak ihlallerini hakkında işlem yapıp, karar alabileceğini yasalarla kanıtlıyor.

AYM’nin görevlerini belirleyen 2011 tarihli 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesine işaret ederek, bu maddenin, “ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa” vurgusuyla, “Yargıtay’ın bir kararının da anayasal bir hakkı ihlal edebileceğini ve bunu AYM’nin düzelteceğini belirtmektedir…” hatırlatmasını yapıyor. Nitekim, AYM’in Atalay karanında şu ifadelerle bu yetkisini kullandığını söylüyor: “Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş; aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa’nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir…”

Velhasıl, Akyol, bir mahkemenin yetkisini aşarak, diğer mahkemenin alanına girdiği, Anayasa Mahkemesi’nin üst temyiz merci gibi hareket ettiğini iddialarının karşılığının olmadığı gösteriyor.

Sonuç?

Açık değil mi?

Kriz hukuki değil, siyasidir.

Krizi Anaya Mahkemesi’nin yetkisini sınırlamak isteyenler üretmekte ve ihlali bu niyette olanlar ve anayasa hükmünü yerine getirmeyenler yapmaktadır.

Çözümün ve Anayasa Mahkemesi’nin diğer mahkeme kararlarına düzeltmesini engellemenin tek yolu var: Temel hak ve özgürlükleri ihlal etmeyeceksiniz.

Akyol’a dönelim…

Taha Bey, özgürlükçü, entelektüel, disiplinli ve çalışkan bir yazardır.

Yazıları ve televizyon yorumları yanında, her yıl ciddi bir araştırma kitabı çıkarmayı ihmal etmez. Bu kitapların hepsi hem geçmişe hem bugüne temas eder. Kitaplarında bugüne dair sorunların kökenleri, zihniyet izleri takip edilebilir.

Bu yıl, “Neden 29 Ekim?” başlıklı kitabını çıkardı. Geç elime geçti, yazma fırsatı bulamadım. Şimdi zamanıdır. Akyol bu çalışmasında, üstelik Cumhuriyet’in 100. Yılında, arşiv taramasıyla, cumhuriyetin nasıl, hangi koşullar içinde, hangi aşamalarla ilan edildiğini anlatıyor.

Kutlamak kadar, bilmek de önemli…

Mutlaka okunmalı…

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
29 Yorum