“Seçime 1 ay kala İmamoğlu, Kurum, Yavaş, Altınok?”

Ekrem İmamoğlu’nun taban siyaseti olumlu anlamda tuttu. Dallar filiz verdi. Çiçek açmaya yakın. Kolay değil neredeyse dağ taş bile kendisine karşı.

İmamoğlu’nun şu ana kadar en iyi yaptığı iş ayrıştırmadan tüm seçmenlere seslenmek, projelerini anlatmak oldu.

Dünyada ve ülkemizde yaşanan bunca olumsuzluktan etkilenen, ürkekleşen, kendi kabuğuna çekilen kalabalıklara sesini duyurabildi, gönül kapılarını açabildi.

Ayrıca ‘İsrafı bitirdik hizmeti getirdik, İstanbul başardı’ reklam kampanyasını da başarılı bulduğumu belirtmek isterim.

Bu noktada özellikle şehirde bin bir zorlukla, yalnız başına boğuşan bireylerin hayatına dokunduğunu göstermesi önemliydi.

Özellikle birkaç aydır sahada (İstanbul, Ankara) derinlemesine görüşmeler yaptığım için şunu söyleyebilirim: İmamoğlu’nun seçim sürecinin başından bu yana attığı adımlar olumlu.

Murat Kurum ise ilk başta biraz tutuk başlasa da arada gaflara imza atsa da projelerini seçmenlere anlatabildi, sesini duyurabildi. Özellikle deprem riskine karşı 600 bin konutu dönüştürme projesi seçmenin dikkatini çekti. Yalnız dün belirttiği ‘31 Mart'ta Gazze'deki mazlumlar sevinecek’ sözü hiç olmadı. Hem de hiç olmadı.

Özetle genel olarak seçmen görüşmeleri sonucunda şunu söylenebilirim:

İstanbul’da neredeyse başa baş bir seçim yarışı bizi bekliyor gibi. Şunu da ekleyebilirim. İmamoğlu şu an itibariyle kazanmaya daha yakın gibi.

Dolayısıyla İmamoğlu için de Kurum için de bu bir ay çok önemli. En ufak bir hata seçimin kaybedilmesine sebep olabilir. Bu noktada ‘kararsızların’ önemli olduğunu da belirtmeden olmaz sanırım.

Öte yandan İmamoğlu’nun son dönemde bazı konularda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a cevap vermesinin sakıncalı olduğu düşüncesindeyim. Ekonomi, adalet gibi birçok konuda sorun olsa da genel olarak Cumhur İttifakı seçmeninin Erdoğan’ı olumlu anlamda ayrı bir yerde gördüğü muhakkak. Dolayısıyla İmamoğlu’nun bu adımı ters tepebilir. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın polemik konusunda usta olduğu da hepimizin malumu.

İmamoğlu’nun yerinde olsam Erdoğan’a cevap vermeden sadece projelere odaklanırım. Diğer türlü sıkıntı. Seçim kaybedilirse sırf bu sebepten dolayı kaybedilebilir.

Açıkçası son yıllarda yaşanan sorunlar ortada. Konuşmaktan yorulduk desek yeridir. Ama ne oluyor? Seçmen dönüp dolaşıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy veriyor. Alternatif göremiyor, görmek istiyor. Ama olmuyor. Bunun altında yatan birçok sebep var elbette, şimdi uzun uzun bunu anlatmayacağım. Özetle yönetme iradesini gösteren bir lider göremediği için seçmen dönüp dolaşıp yine Erdoğan’ı seçiyor. Dolayısıyla buradaki damar çok derin. O yüzden de İmamoğlu’nun bu alana girmemesini tavsiye ederim.

Bakıyorum muhalif tarafta İmamoğlu Erdoğan’a cevap verince çok büyük bir kazanma hissi beliriyor. Bu olabilir, böyle hissedilebilir ama birilerinin bunun İmamoğlu’na zarar vereceğini de söylemesi gerekir.

Detay bir bilgi olarak şunu ekleyebilirim. Altılı Masa’daki liderler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı direkt rakip olarak görmeden yapılanların yanlış olduğunu seçmene anlatabilselerdi şimdi çok daha iyi bir konumda olabilirlerdi.

Diğer taraftan Kurum’un da yerinde olsam İmamoğlu ile polemiğe girmeden, sadece projelere odaklanırım. Polemik konusunda Kurum’un zayıf olduğu aşikâr.

******

Ankara’da Mansur Yavaş’ın Turgut Altınok’a göre daha kazanmaya yakın olduğunu söyleyebilirim. Bunun altında yatan en önemli sebebin ise Yavaş’ın seçmene yakın durması olarak belirtilebilir. Bir anlamda halkla kolektif empati kurabiliyor.

Trafik konusunda ya da altyapı konusunda şikâyetler belirtiliyor ama günün sonunda genel olarak tercih Yavaş’tan yana yapılıyor.

Bu bağlamda Yavaş’ın yerinde olsam trafiği rahatlatacak, altyapı sorunlarını çözecek projeleri seçmene daha çok anlatmaya çalışırım. Yani klasik belediyecilik çalışmaları konusunda vitesi yükseltirim.

Diğer taraftan Altınok’un yerinde olsam vatandaşa daha yakın durmaya çalışırım. Yani duygusal bağlantı kurmaya, gönüllere girmeye çalışırım. Aslında bu konuda birazcık Erdoğan’ı örnek alsa yeterli olabilir.

Ayrıca tüm adaylar için saha ziyaretlerine yoğunlaşmalarını önerebilirim. Klasik salon toplantıları, mitingler yerine ev ziyaretlerini, birebir seçmene ulaşmanın yollarını bulmalarını tavsiye edebilirim.

Zira bu seçimde adaylar maharetini, projelerini ne kadar çok seçmene anlatabilirse o kadar kazanmaya yakın olacaktır.

Bir anlamda çok çalışan kazanmaya en yakın olabilir.

Son olarak ‘sandık güvenliği’ konusunda da çalışmaların eksiksiz yapılmasının önemli olduğunu hatırlatmak isterim.

******

Ne üslup ne renk!

Doldu taştı kendini bilmez / Yeren, kıran, döken, lafını bilmeyen her köşede

Ne üslup ne renk / Kendi aynasında kendinden uzak

Kaynağının kökünden habersiz, gökyüzünün mavisinden bihaber

Sahte dünyalar, ikiyüzlüler nam salmış tenhada ağlar mazlumlar

Gönül sana ne diyem? Nasıl edem? Yürekler hakikati bırakmış

Gündüzler geceye, yıldızlar âleme, Fırat Nehri siyah güllere gücenmiş

Dokunmaz toprağın karasına, bilmez seher yelini, görmez ayın şavkını

Fark etmez canda koca âlemi, sağır canda nefese, tanımaz canda mevcudu

Söyleyin dumanlı dağlar nerelere savuram şu garip yüreğimi?

Çıksam karşıki dağlara, uçsam kaşıkçı kuşlarıyla, saçsam zulmü, zalimi, çileyi, kendini bilmezi alabildiğine, âşka yürüsem…

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum