23 Nisan'ın ardından

Okullarda çocukların cıvıl cıvıl gösterileri, gösteriler bittikten sonra sokaklara taşan neşeli koşturmacaları, bir günlüğüne makam sahiplerinin koltuklarına oturtulmaları vb gerçekten hoş ve güzel şeyler.
Çocukluğumuzda 23 Nisan'da yağmur yağar diye korkardık çünkü yağmur yağarsa o binbir emekle hazırlanılan gösterilerin sergilenmesi riske girerdi.

Bu sene buralarda yağmur da yağmadı çok şükür, çocukların gösterileri rahat rahat sergilenebilmiştir.
Gösteriye hazırlanan iki küçük öğrenci, dün, heyecanlarını paylaştı benimle ama bir görseniz nasıl da güzel anlatıyorlar, o şöyle yapacakmış da bu böyle diyecekmiş de vb, onların o tatlı heyecanı beni çok sevindirdi, nasıl sevindirmesin, kendi çocuklarınızdan bilirsiniz çoğunuz, onlar gülümsediğinde sizlerin de gözlerinizin içi güler, yüzlerindeki o gülümseme hiç kaybolmasın istersiniz.

Fakat sonra, genellikle çocuklar biraz büyümeye başladığında, sanki bir şeyler olur.
Buna 'kuşak çatışması' diyor bazıları, bazıları ise 'gençlik nereye gidiyor' falan.
İşte adına her ne derseniz deyin önemli değil ama bir şeyler oluyor.

O ele avuca sığmayan hareketleriyle, bıcır bıcır sözleriyle anne babasını sevindiren çocuklar, onların sözünü dinlememeye hatta zaman zaman diklenmeye, onları üzmeye başlıyor.

Bu durumun da geniş bir skalası var tabi, bazı anne baba, çocuğunu her istediği anda bakkala gönderemiyor diye üzülüyor, bazısı ise kötü arkadaş ve/ya alışkanlıklardan uzak durması için söylediklerini dinletemediği için falan.

Her birinin kendi içinde çok haklı yönleri de vardır mutlaka ama konuya haklılık haksızlık yönünden değil başka bir yönden bakınca akla şu soru da geliyor: Siz, çocuğu ne için büyütüyorsunuz?
Mesela, kendi ayakları üzerinde durabilecek, işlerini gerektiği gibi yap/tır/abilecek bir yetişkin olsun diye mi?

Mesela, sizin tıpkınızın, aynınızın bir fotokopisi gibi yaşasın diye mi?

Mesela, sizin çok ama çok sevdiğiniz birilerini örnek alsın da o hangi adımı atıyorsa aynı adımı atsın, hangi yoldan gidiyorsa o yoldan gitsin diye mi?

Mesela içinizde çocuğunu işsiz güçsüz, ipsiz sapsız kalsın diye küçücük yaşından beri boş boş şeylerle oyalayarak asıl edinmesi gereken bilgi ve becerilerden uzak tutan var mı?

Yooo, olmaz değil mi, sorması bile abes, hiç kendini bilen herhangi biri çocuğu için böyle bir şey yapmayı bırak, aklından bile geçirir mi, değil mi?

E peki, niye bazı kişiler, çocuklarını yetiştirirken, onları, diğer yaşıtlarının yaptıkları şeylerden alıkoymaya çalışır o zaman?

Mesela sınıftaki çocukların tamamı kutlamalara katılırken, sınıf öğretmeninin tüm ısrarlarına rağmen kendi kızını onların arasına katmayı kabul etmeyip de bir kenarda neden sessiz sessiz ağlatır bir anne?
İtiraz ettiği şey kıyafetin etek boyu, göbek açığı falansa, üstelik haklı da olsa, o sorunun çözümü o çocuğu yaşıtlarının eğlenerek, severek hazırlandığı gösteriden alıkoyup ağlatmak mıdır?

Mesela yaşıtları evdeki zamanlarının bir bölümünü bilgisayar başında geçiren bazı çocukların anneleri, onların kontrollü ve sağlıklı bir şekilde bilgisayar başında vakit geçirmelerini sağlamak yerine neden bilgisayar kullanmalarını yasaklar?

Böyle bir yasak o çocuğun yaşıtlarının edindiği beceriyi zamanında edinememesine sebep olup da onu, yaşıtlarından belki bir süre belki tamamen geride bırakmaz mı?

Bir de 'çok, daha çok, çok çok daha çok'çular var.

Çocuklarına okulda verilen kitaplar yetmez, daha çok isterler, öğretmenlerin öğrettikleri yetmez, özel ders isterler, yetmez ekstra spor dersleri, sanat dersleri isterler, yetmez de yetmez, sonra çocuklarında birden bire ortaya çıkan (!) her şeye karşı isteksizliği çözmek isterler.

Oysa çocuğun yalnızca kendine ait biraz zamana ihtiyacı vardır.

Hasılı, bir çocuğu, doğruluğu formatif metodlarla belirlenmiş ve yaşıtlarının da gittiği yoldan, ne sebeple olursa olsun alıkoyar ve farklı yol ve yöntemlerle eğitip de daha iyi bir noktaya ulaştıracağınızı düşünürseniz yanılır ve yorulursunuz, kendiniz yorulmakla kalsanız neyse, üstüne bir de, küçücük adımlarıyla sizin yanınızda yürüyerek sizden bir şeyler öğrenmeye çalışan çocuğu da yorarsınız.
Sonra 'gençlik nereye gidiyor'

Yok, gençliğin bir yere gittiği falan yok, her şey olması gerektiği gibi, evet çağ modernleşiyor, teknoloji ilerliyor falan, doğru ama insan hep aynı insan, çocuklar, çocukluğunu çocuk gibi yaşarsa, gençliklerinde, bir genç gibi bazen biraz dikbaşlı, bazen biraz delikanlı, bazen biraz aklı bir karış havada olsalar da, büyüklerinin 'format cendereliği merakı'na yenilmedikleri müddetçe hem başarılı kişilerin iyi yönlerini örnek alarak hem de bir şeyler okuyarak, izleyerek kendi yollarını çiziyorlar.

Belki de gelecek nesillerin bu süreçlerinde anne ve babaların yapması gereken tek şey, çocuklarına güvenmek.

Güvenmek, kontrolü elden bırakmak değildir zaten, güvenmek, kontrol dahilinde serbest hareket imkânı sağlamaktır.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum