Yakıştı Mandela’nın ülkesine

Apartheid, mesleğe başladığım yıllarda dünyanın önemli uluslararası politika konularından biriydi.

Güney Afrika sevimsiz ülkeydi. Pis, ırk ayrımcısı.

Apartheid, ‘ayrılık’ demek, Afrikaanca’da.

Afrikaanca ne?

Flemenkçe’den evrilme bir sömürgeci dili.

Flemenkçe? Kolay anlaşılması için Hollandaca deyip geçelim.

‘Apartheid’ yani ‘ayrılık’ tabii ki romantik çağrışımlar yapmaz.

İnsanın, derisinin renginden dolayı ayrımcılığa, aşağılanmaya, kötü muameleye müstahak sayılmasının yasalaştırılmış olması anlamına gelir.

Irkçı, yani ülkenin asıl sakini olan siyah veya renkli çoğunluğun insani haklarını tanımayan bir rejim.

Renkli?

Tam siyah olmasa da beyaz da olmayan, Hintli, Uzak Asyalı insanlar.

Ara sıra hapisteki Mandela ile ilgili haberler yapardık. Yapardık derken, Güney Afrika’ya gidenimiz gelenimiz yok o zaman.

Oradan, buradan çeviri haberler.

Şöyle bir şey kalmış aklımda.

O yıllarda Apartheid sebebiyle Güney Afrika ambargolu ülkeydi.

Birçok ülke Güney Afrika’dan doğrudan mal, emtia, altın, mücevherat ithal edemiyordu.

O sıralar İsrail’le Güney Afrika arasında özel ilişkiler vardı.

Güney Afrika’nın malları İsrail üzerinden dünyaya satılabiliyordu.

Bunu İsrail’e yakıştırıyorduk, iki rejim de aşırı derecede ırkçıydı.

Sonra, Apartheid zindanlarında 27 yıl hapis yatan Mandela hapisten çıktı, seçim kazandı ve Apartheid bitti.

Biz de rahat bir nefes aldık.

Çünkü Apartheid haberlerini yazarken ve okurken öfkeden kuduruyorduk!

Şimdi, Apartheid’in kardeş rejimi İsrail Filistin’de, kendi ırkından ve kendi dininden olmayan insanlara soykırım yapıyor.

Biz şu anda, dünyanın şu çağında yaşayan insanlar olarak, en onur kırıcı, en adi, en vahşi katliamına canlı canlı tanık oluyoruz.

Biz Türkler, biz Araplar, biz Kürtler, biz Farslar, biz Hintliler…

Toplumlarımızda onur, haysiyet bırakmadılar.

Utanma da bırakmadılar.

Her gün bu vahşeti, bu aşağılanmayı göre göre insan hale gelir?

İnsanın ruhu, vicdanı, zihni, laçka olmaz mı?

Yetkililerimiz esip gürlüyor.

Doğru dürüst rüzgârları bile yok.

Sivil toplumumuz?

Sivilliği kendinden menkul.

Hani bir ara yazmıştım. GONGO.

Government Organized Non Governmental Organisations.

Hükümetin Organize Ettiği Hükümet Dışı Örgütler.

Sadece abileri işaret ettiğinde duyarlı hale gelebilen tatlı su sivilleri.

Avrupalı, Amerikalı siviller daha içten, daha duyarlı.

Tuhaf değil mi? Bu kadar İİT üyesi ülke arasından hiçbiri İsrail’in Gazze’de işlediği soykırımı Uluslararası Adalet Divanına şikâyet etmeye muvaffak olamadı.

İstanbul’dan 2. Baro avukatları gitti Lahey’e. Anladığım kadarıyla şikâyete yetkili değilsiniz deyip geri göndermişler.

Yine de gitmişler, hiç yoktan iyidir.

Ciddi iş, hem de İsrail’le ilgili bir soykırım davasını Lahey Adalet Divanı’na taşımak.

Laf kalabalığıyla, hamasetle mümkün olmuyor.

Çalışmak lazım.

Güney Afrikalı hukukçular çalışmış, 84 sayfalık dosya hazırlamışlar.

Dün, tezlerini mahkeme huzurunda savundular.

Suçlamalarını yaptılar.

İsrail’in Gazze'deki Filistinlilere karşı öldürerek, ciddi zihinsel ve bedensel zarar vererek, yerleşim yerlerini yıkarak, kuşatma ile açlık ve susuzluğa maruz bırakarak "fiziksel yıkımlarına yol açacak koşulları" yaratarak soykırım yaptığını dile getirdiler.

Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa mahkeme öncesinde yaptığı açıklamada kendi ülkesindeki Apartheid’e gönderme yaparak "Bir zamanlar mülksüzleştirmenin, ayrımcılığın, ırkçılığın ve devlet destekli şiddetin acı meyvelerini tatmış bir halk olarak, tarihin doğru tarafında duracağımız konusunda netiz" dedi.

Mahkeme nasıl sonuçlanır bilemeyiz.

İsrail’in arkası kalın. Belki de savuşturur.

Sonuç ne olursa olsun, Güney Afrika insanlık adına önemli bir iş yaptı.

Yakıştı Mandela’nın ülkesine.

YORUMLAR (36)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
36 Yorum