‘Riba’ nasıl ‘faiz’ oldu?

Geçen pazar, ‘Para ve Faiz’ kitabında görüp de paylaşmak istediğim bazı terimler hakkında (Karz/kredi, sek/çek vs.) yazarken ‘riba’ ve ‘faiz’in ne olduğuna dair bir giriş yapmıştım.

‘Faiz’in, başarmak, kurtulmak gibi anlamları olduğunu yazmıştım.

Bahsini ettiğim ‘faiz’ sonu Arapça ‘z’ harfiyle biten faizdi.

Sodu ‘dat’ ile biten ‘faiz’i göz göre göre ihmal etmişim.

Her halde Haşr suresinin sonundaki ‘faizun’un cazibesine kapıldım.

Okuyucularımız arasında mektep medrese görenlerin sayısı hiç de az değil.

Birçok okuyucumuz ‘dat’ ile biten ‘faiz’i ihmal ettiğimi görmüş.

Haklılar. Konuya girdiysen gaflete düşmeyeceksin.

Uyaran okuyucularıma teşekkür ediyorum. Eksiğimi tamamlıyorum.

Feyz’in taşma, bolluk, çoğalmak gibi anlamları var.

Feyz kelimesi bildiğim kadarıyla Kur’an-ı Kerim’de geçmiyor. Kur’an-ı Kerim’de yasaklanan ‘riba’nın yerine kullanılan ‘faiz’ kelimesinin bu sonu ‘dat’ ile biten feyz’in bir türevi olma ihtimali yüksek.

Türkçe’de neden ‘riba’ yerine ‘faiz’in tedavüle girdiğine ve yerleştiğine dair kitabi bir bilgiye sahip değilim. Ancak Nişanyan Sözlüğünde gördüğüm “Faiz için İslam hukukunda kullanılan normal terim riba olup faiz sözcüğü hüsnü tabir olarak benimsenmiştir” ibaresi zihnimi açtı.

Hüsnü tabir müstehcen ya da kaba bir şeyi üstü kapalı olarak anlatmak için çağrışımı daha müspet kelimeler kullanmaya deniliyor.

Eğer Nişanyan’ın yorumu doğruysa -ki doğru olmaması için bir sebep yok- ‘faiz’in, ‘riba’nın çirkinliğini örtmek için kullanılması tercih edilmiş olabilir.

Şöyle diyebilir miyiz?

Dil ile yapılan bir hile-i şer’iye.

Faiz deyince Kur’an-ı Kerim’de açık bir şekilde nehyedilmiş bir fiilin adı olan kelimeyi telaffuz etmemiş oluyorsun.

O zaman alıp-vermek nispeten kolaylaşıyor.

“Nass”ı değiştiremiyorsun kullandığın kelimeyi değiştiriyorsun. İşimiz gücümüz hile hurda!

Hile-i şer’iyenin kökü çok eskilere dayanıyor.

Ben birkaç tane ‘hiyel’ kitabı gördüm. Bir tanesini okudum.

Hiyel?

Hilenin çoğulu.

Faiz ve hile-i şer’iye kelimeleri yan yana gelince para vakıfları uygulamasının hatırlanması normal.

Geçen hafta Para ve Faiz kitabına (Kuramer) veda etmiştim ama Osmanlı döneminde riba’yı (ya da isterseniz faizi) bir hüsnü tabirle kurumsallaştıran para vakıflarını birkaç cümleyle hatırlayalım.

“Osmanlı Para Vakıfları Tecrübesi ve Faiz Tartışmaları Etrafında Değerlendirmeler” başlıklı bölümün yazarı Prof. Dr. Ömer Karaoğlu.

Karaoğlu vakıfların tarihçesine giriyor, lehte ve aleyhte görüşleri aktarıyor.

‘Muamele’nin nasıl yapıldığını da anlatıyor.

“Kadı tescili gerektiren bu işlemin sonucunda genellikle hukuki sınır olarak elde edilecek kar (rıbh) oranının 10’u 11 veya 10’u 11,5 (yüzde 10-15) düzeylerinde olması gerektiği kaydedilmektedir. Muamele-i şer’iye veya bey’ul ine işleminde ödünç talep edene vadeli borç (karz) olarak verilen para yanında sembolik bir mal (kumaş, kaftan, kitap vb.) aynı vadeyle ve verilen para miktarının bir oranına (yüzde 10-15) denk gelecek şekilde satılmaktadır. Bu malı satın alan kişi üçüncü bir kişiye hibe etmekte ve hibe alan da tekrar vakfa hibe ve teslim etmekteydi.”

Yani mesela yüz lirayı yüzde 10 faizle vakıftan alıyorsun. Bir de 10 liralık kitap alıyorsun. Böylece 110 lira borçlanmış oluyorsun. Aldığın 10 liralık kitabı üçüncü kişiye hediye ediyorsun. O üçüncü kişi de vakfa hibe ediyor. Böylece faizli işlem yapmamış oluyorsunuz.

Bu işlemin günümüzde de benzer şekilde yapıldığını Siirtli bir esnaf ahbabımdan öğrendim.

Çarşıda bu işlerle uğraşan, şer’i muamele ile borç veren insanlar var.

Onlara gidiyorsun. Bin lira lazım diyorsun.

Adam bin lirayı sana veriyor.

Diyelim bin lira beş teneke yağ ediyor.

Dükkânın önündeki 5 teneke yağı adam sana bin iki yüz liraya satıyor. Sen de adama bin iki yüz liralık senet veriyorsun.

Bu ‘muamele’yi yaparken yağ tenekelerini oradan oraya taşımanız gerekiyor.

Senedi verdikten sonra yağları gerçek sahibine iade ediyorsun.

Yağların sahibi de senden bir miktar, genellikle yüzde bir, iki amortisman alıyor.

Neyin amortismanı?

Yağ tenekelerinin yer değiştirirken biraz hırpalanıyor, onun amortismanı.

Ahbabım, “Abi bunu Siirt’te hala yapıyorlar” dedi.

Şu hâlde para vakıfları müessesesi sadece bankalarda değil, halk arasında da yaşıyor.

Faiz kelimesi bir hüsnü tabir olarak yerleştiyse…

Faiz’in dönüp dolaşıp ‘riba’ ile eş anlamlı hale gelmesi de ‘dil’in hile-i şer’iye’ye yaptığı bir karşı-hile olabilir.

YORUMLAR (138)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
138 Yorum