Korku tüneli

Zalgiris hocası maç öncesi basın toplantısında “Galatasaray’ı tanımıyoruz. İnternette araştırma yaptım, büyük kulüpmüş” derken hedef şaşırtmıyordu ya da espri yapmıyordu (Büyük ihtimalle). Litvanya’da futbola ilgi, Türkiye’de ragbiye olandan biraz hallice olunca bu yorum da olağan karşılanıyordu. Yani maç öncesi terazide bir taraf çok net bir şekilde ağır basıyordu.

Ancak futbolda dengeler değişeli bir hayli oldu, maça 1-0 psikolojik üstünlükle başlama yılları çoktan geride geçti. Güçlü ya da zayıf ol, sahada mücadele etmezsen kazanamıyorsun. Buna bir de AB ülkeleri arasındaki serbest transfer ve hemen her kadroyu ileri taşıyan atletik Afrika kökenli futbolcular eklenince güçlü- zayıf makası iyice daraldı.

Dün Vilnius’taki maç başladığında da gördüğümüz şey buydu. Çok kısıtlı bir kadroya sahip olan Zalgiris basit oynuyordu, kendi ceza alanının önüne etten duvar örerken atletik iki forveti ile sonuca gitmeyi hedefliyordu. Nitekim Zalgiris’in planı ilk yarıda tuttu. Kapalı savunması Galatasaray forvetlerine kolay kolay gol pozisyonu vermedi. Yunus’un direkten dönen topu, yine Yunus’un bir gol girişimi, Barış ve Zaniolo’nun çabası ilk yarıda gole yetmedi. Zalgiris ise Litvanya liginin başlamasının (29. resmi maçlarına çıktılar), kadrosunu erken kurmasının ve maç oynama alışkanlığının avantajını kullandı. İlk yarıda uzun toplarla 2-3 kez gelen ancak Muslera’ya geçemeyen Zalgiris ikinci yarının hemen başında Oyewusi ile golü bulunca Galatasaray’ı resmen krize soktu. Nelsson’un bu pozisyondaki hatası bir yana, Galatasaray’ın takım olarak vasatın üzerine çıkamaması dikkat çekiciydi. Temmuz ayı sıkıntısı diyebileceğimiz bu vasatlıktan olsa gerek, kötüler içinde kimi çıkaracağını bilemeyen Okan Buruk, ikinci yarıya değişiklik yapmadan çıktı.

Okan Buruk’un ilk hamlesi 60. dakikada geldi. İleri uçta boş boş gezen Barış Alper’in yerine Mertens girerken, ilk yarıda kötüler içinde ön plana çıkan Berkan’ın yerine de Midtsjö girdi. Bu hamle Galatasaray’ı biraz daha etkili hale getirdi ancak geçen sezonun devamı olan bu kadro, geçen sezonun süper starları İcardi ve Torreira’yı arıyordu. Sarı-Kırmızılılar golcü transferinde ağır kalmanın sıkıntısını iliklerine kadar hissediyordu.

Okan Buruk’un taze kuvvet olarak sahaya attıkları Morutan ve Halil’in temposu, Kerem ve Oliveria’nın toparlanarak takımı sırtlaması Galatasaray’ı korku tünelinden çıkardı. Önce Abdülkerim’in kafası, ardından Halil’in takipçiliği Galatasaray’a skor üstünlüğünü getirdi. Maçın uzatma dakikalarında maç bitmiş gibi davranmanın faturasını ise Kazlauskas kesti. Profesyonel bir gol vuruşu yapan Kazlauskas’ın gol sevincinde formasını çıkarıp ikinci sarıdan kırmızı kart görmesi ise tam bir amatörlüktü. Kaslauskas, Zalgiris takımının özetiydi; amatörce ve canla-başla…

Galatasaray, Şampiyonlar Ligi gruplarına yönelik güçlü ve pahalı bir takım kuruyor. Şampiyonlar Ligi’nde final diyerek yola çıkan Sarı-Kırmızılıların denizi geçeyim derken çayda boğulma lüksü yok. Ancak Zalgiris maçı gruplara kadar olan yolun zorlayıcı olacağını gösterdi. 2 Ağustos’taki rövanş bu açından da önemli. Normal şartlarda Rams Park’ta farklı bir skor olur ama futbolda rakibi küçümsemenin ne olduğunu Galatasaray bu maçta uzatmalarda yediği beraberlik golü ile gördü.

Galatasaray rehavete kapılmamalı, transferler tamamlanana, ideal 11 oluşana kadar tatsız bir sürprize izin verilmemeli…

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum