‘Politikada 45 Yıl’ın satır araları...

Seçime doğru gidiyoruz…

Fırsat düştükçe hatıra kitaplarını okuyorum. Geçen hafta bahsetmiştim, Yakup Kadri’nin “Politikada 45 Yıl”ını okudum bu ara. Şunu gördüm: Kurtuluş Savaşı’ndan sonra daha ilk meclisten itibaren kıyasıya bir iktidar mücadelesi başlamış, bir yanda Atatürk ve arkadaşları -ki Yakup Kadri hep onun yanında-, diğer yanda Velid Ebuzziya’nın “Tevhid-i Efâr”ı, Hüseyin Cahit’in “Tan”ı, Mim Mim Grubu ve Kara Kemal’in başını çektiği eski İttihatçılar. Kara Kemal deyince Kemal Tahir’in “Kurt Kanunu”nu hatırladım. İyi romandır. Kemal Tahir o romanda “İttihatçıların Küçük Efendi’si, ünü dünyayı tutmuş İaşe Nazırı, Abdülhamit Mabeyninin eski telgrafçılarından…” (Bilgi Yay., 1975, s.57-58) diye tanıtır Kara Kemal’i. O dönemde iktidar mücadelesinin ne kadar acımasız geçtiğini anlarız eserden. Olağanüstü yıllar… Romanın diğer kahramanı Abdülkerim Bey, Kara Kemal’in kaçması için haber getirip silahını da yanına almasını söyleyince, Kara Kemal’in verdiği cevap siyasi tarihimizi âdeta özetler:

“- Vazgeçmediniz gitti şu tabanca oyunlarından… Muhalefette düşürmediniz elinizden. İktidarda hiç bırakmadınız. Anlatamadım merhuma… tabancayla devlet idare edilemeyeceğini.” (s. 74)

Evet, Yakup Kadri’nin “Politikada 45 Yıl”ında ilk gördüğüm bu kıyasıya çatışmaydı. Başlangıçta İnönü ve karşıtları, sonra Atatürk-İnönü rekabeti. Atatürk’ün ölümünün ardından İnönü’deki mağrur eda ve büyük değişim. Yakup Kadri’ye göre artık Çankaya eski gedikliler için “erişilmez, sarp ve yalçın bir dağ, bir Kaf dağı, bir Himalaya”dır (Politikada 45 Yıl, İletişim Yay., 2013, s. 136), İsmet Paşa ise “Himalaya tepesinde bir Dalaylama’dan” farksızdır (s. 138). Hatıralardan anlaşılacağı üzere İnönü o yıllarda Atatürk’e çok yakın olan Yakup Kadri’ye de mesafe koymuştur. Bunun için Karaosmanoğlu, İnönü’yü “Atatürk’ün çevresindekileri darmadağın” etmekle, onların yerine “Atatürk’e dargın olanlar”ı koymakla suçlar (s. 137). Kısaca kitapta yer yer İnönü’ye sitem eden, kızan bir Yakup Kadri göreceksiniz.

Bu arada ben satır aralarına, hatta cümlelerin altlarına dikkat ediyorum. Genelde ihtiyatlı ve siyasî bir dili vardır Yakup Kadri’nin, ama arada bir çözülüyor. Tespit ettiğim bazı ilginç dedikoduları nakledeyim. Karaosmanoğlu’nun Falih Rıfkı’dan naklettiğine göre Atatürk, öldükten sonra Çankaya’ya gömülmeyi vasiyet etmiş. Ama o dönemdeki Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Kemal Gedeleç İnönü’ye “demek ki bir türbedarlık görevi verilecek” (s. 142) der onu tariz edermiş. İşin aslı sonra anlaşılmış. Gedeleç, sonunda bugünkü Anıt-Kabrin yerini ısrarla kabul ettirmiş. Söylentiye göre bir taşla iki kuş vurmuş, “bir yandan İsmet Paşa’yı türbedarlıktan kurtarmış, öbür yandan şimdi Anıt-Kabrin bulunduğu semtteki arsalarını değerlen[dirmiş].” (s. 142). Bunların ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum, ama vahim söylenti.

Haydi bir ilginç anekdot daha aktarayım: Atatürk’ün ölümünün birinci yıldönümünde Halkevi gençleri Türk Ocağı binasının tiyatro salonunda bir anma töreni düzenlemiş. Karaosmanoğlu, salonu dolduran kalabalık içinde hükûmet ve “Halk Partisi erkânından” pek az kişi bulunmasını esefle karşılıyor (s. 142). Bu, dönemin CHP’sine ve İnönü’ye yönelik bir eleştiri. Ama bence daha önemli bir şey var, “sahnede konuşan üç dört genç arasında -yanık sesle okuduğu ağıtları gözlerimizden yaşlar getiren Behçet Kemal Çağlar’ı ayırırsak- en hararetli hatip kimdi bilir misiniz? Necip Fazıl Kısakürek!..” (s. 143) diyor. Belli ki o yıllarda -ki ölümün birinci yıldönümü olduğuna göre 10 Kasım 1939 olmalı- Kısakürek Atatürk’e büyük bir saygı duyuyor.

Böyle!.. Daha başka ilginç şeyler de var “Politikada 45 Yıl”da; satır aralarına dikkat edin!.. Meselâ “Ankara” ve Panorama”nın ipuçlarını bu kitapta bulacaksınız.

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum