Ali Korna kâğıdına basılmış parlak çocuklar

Ece Ayhan, İkinci Yeni’nin en sıkı şiirlerini yazan şairi. Tarihe, kimi olaylara, şahıslara atıflarla örüyor şiirlerini. Doğal olarak yaptığı atıfları bilmezseniz, şiirini çözmek de zor oluyor. Atıflara bir de ‘kendine özgü bir dil’ ekliyor. Böylece olabildiğince örtük bir şiir ortaya çıkıyor. Ama şunu söyleyeyim, sadece atıflar, tarihsel birikim ve inşa ettiği ‘marjinal dil’, metinlerini iyi şiir yapmaya yetmez Ayhan’ın. Kanaatimce en büyük eksiği, düzyazı dilinin mantığını bir türlü aşamaması, daha doğrusu ustalıkla yaptığı dil/ kelime oyunlarının bir türlü ‘şairâne’lik katına erişememesi… Onun şiirini cazip kılan en güçlü vasıf, evet iktidar karşıtlığı ve karaşın dediği dışlanmışları, ezilenleri, ötekileri konu edinmesidir. Bu, ilk anda özellikle genç okurlara cazip geliyor -buna yeraltının cazibesi diyebiliriz- ama şiirin bir de ‘zarif’, ‘nezih’ tarafı var. Her ne kadar kendisi muhtemelen bu nedenle Yahya Kemal’in şiirini beğenmese de Beyatlı’nın şiirindeki ‘kuğu nağmesi’ ya da ‘beyaz lisan’ şiirde göz ardı edilemeyecek bir vasıftır. Ece Ayhan’da eksik olan bu! Ve şiire özgü âhenk… O, her ne kadar ‘atonal bir’ müziğin/ âhengin peşinde olsa da şiirindeki bu atonallik/ ritimsizlik, en zayıf tarafıdır.

Bütün bunlara rağmen Ece Ayhan’ın şiirini ören, özellikle eski İstanbul hayatından ve tarihten beslenen atıflar zincirini seviyorum. Onda eski İstanbul’un ‘gizli tarihi’ne karşı özel bir merak var. Böyle bir atıfla şairin “Vişneçürüğü Şiirler”inde de karşılaştım. Bu şiir de alışılmış Ece Ayhan şiirlerindendir; karaşınları, ezilen, dışlanan çocukları konu ediniyor, Karagümrüklü çocukları, Edirnekapı-Bahçekapı tramvayları, Demirkapı dolaylarında ve Hocapaşa civarındaki asker-sivil terzileriyle bizi 1940’lı yılların İstanbul’una götürüyor.

Ben bu şiirin sonunda bulunan;

“Ali Korna kâğıdına basılmış parlak çocuklar ise

İstanbul padişahlarına çıkartılırlar beş numara – iyi mi?”

mısralarındaki Ali Korna’yı önce anlayamamıştım; hatta muhtemelen Ali Korna diye bir şahıstan bahsediliyor diye aklımdan geçirmiştim. Fakat mısralar böyle çözülemiyor… Bir de bu ‘parlak çocuklar’ kim acaba diye merak ettim. Ama “Şiirin Bir Altın Çağı”ndaki (YKY, 1993, s. 171) “zamanın Millî Eğitim Bakanı kendi ‘ikizleri’nin fotoğrafını okul kitaplarında yayımlatır.” cümlesinden Hasan Âli Yücel’in çocukları Can Yücel ve Canan Eronat’tan bahsettiğini tahmin ettim. Belli ki Ece Ayhan, “Ali Korna kâğıdına basılmış parlak çocuklar” ifadesinde Hasan Âli Yücel’i hicvediyordu. Peki Ali Korna kâğıdı neydi? Bu sorunun cevabını da Haldun Hürel’in “Anlat İstanbul” (Kapı Yay., 2009) adlı kitabındaki “Ali Kurna Kâğıtları” başlıklı yazısında buldum (s. 738-740).

Meğer Ali Kurna kâğıdı, elyazması eserlerde kullanılan eski kâğıt cinslerinden en tanınmışı imiş. Genellikle ‘sülüs’ yazılarda kullanılırmış. Biri ‘battal’, diğeri ‘evsat’ olmak üzere iki ebatta üretilirmiş. Çifte olanlara ‘çifte Ali Kurnalar’, renkli olanlara ise ‘Ali Kurna boyalısı’ denirmiş.

Peki niye Ali Kurna? Bu kâğıdı acaba Ali Kurna denilen bir şahıs mı imal etmiş? Çoğu öyle sanıyormuş. Ama değil! Bu kâğıt, özellikle İtalya’nın Ligorna kentindeki kağıthanede üretildiği ve kâğıtların bir köşesinde marka olarak “A. Ligorna” yazıldığı için Osmanlılar bunu Ali Kurna -Ece Ayhan Ali Korna- diye telaffuz ediyorlar. Yani şiirdeki Ali Korna bir şahıs adı değil, İtalya’daki Ligorna şehrine atıfla bir marka adı: A. Ligorna!..

Böyle işte! Ece Ayhan’ın iki mısraı bizi alıp Osmanlıdaki bir kâğıda, oradan İtalya’daki Ligorna kentine oradan da Hasan Âli Yücel’in ikizlerine kadar götürüyor.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum