Sınırlar ötesi

Suriye’de askerimizi şehit ettiler. Türkiye geç kalışın ağır hükmünü tartışıyor şimdi.

Şehitlerimizin ruhu şad olsun! Oturduğu yerden rahmet okuyanlardan olmasın siyasetin, bürokrasinin, medyanın tepesinde strateji ve taktik meselleriyle sohbet ededuranlar… İnsan için en büyük tehdit: haddini aşmak, yani hadnaşinaslıktır. Rahmet dilerken Allah’a ne kadar yakın olduğuna bakmadan kimse ağzını açmamalıdır da…

Şehitlerimiz için ‘RUHLARI ŞAD OLSUN’ demek daha hadde uygundur.

Yıllar evvel üniversitelerde ve Polis Akademisi’nde konferanslar veriyordum. Hele 11 Eylül sonrasında Türkiye billboardlarını doldurmuş bir afiş sonrasında verdiğim konferans Doğu Batı Medeniyetleri üstüne idi. Necip Fazıl’ın Büyükdoğu’su ile Tayyip Bey’in Büyük Ortadoğu Projelerini mukayese imkânı da bulmuştuk.

Polis öğrenciler alkışlarken akademi yöneticilerinin bazıları da şaşırmışlardı ama onlar da alkışlıyorlardı.

Bugün ‘düzensiz göçmenler’ kavramıyla değerlendirilen göç hadisesi o zaman insan ticareti, kaçak göçmen sorunu olarak addediliyordu. Suçtu yani…

Ankara, İstanbul, İzmir ve birçok şehirde billboardlarda şöyle yazıyordu:

“İnsan Ticareti Suçtur / Yakalatın!”

Altında sağ tarafta Türk Bayrağı, sol tarafta Avrupa Birliği remzi…

Konferansta sözü şuraya bağladım.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi eskimiştir. Değiştirilmeli, daha doğrusu güncelleştirilmelidir.

Küreselleşme kaçınılmazdır, tamam. Nedir küreselleşmenin getirdiği: Bilginin sınır tanımaması, paranın sınır tanımaması.. Serbest dolaşım konusu kısaca…

Pekâlâ, para ve bilgi kimin için?

İnsan için!

İnsan niçin serbest dolaşamıyor o zaman?

STV kanalında, TRT kanalında birçok TV kanalında o zaman mülteci, sığınmacı, insan ticareti, göç sorunu, kaçan göçmen sorunu, göç terörü, terör göçü vesaire…

Geceleyin basılan sahiller ve orada Suriyeli insanlara uzatılan mikrofonlar… Kameramanlar bir hırsızı bir teröristi kovalar gibi mültecileri kovalıyor..

NİÇİN YAKALIYORSUNUZ? SİZE NE? SİZ AVRUPA’NIN BEKÇİSİ MİSİNİZ?

Böyle haykırdım o konferansta… AB size kaç lira verdi?

Nostrodamus’tan beri Batı hep doğudan gelecek büyük insan akımından ürkmektedir.

Beş asır evvel Kâhin bir kehanette bulunmuştu.

Doğudan ve güneyden beş milyon insan Avrupa’yı istila edecek.

İşte o kâhinin beklediği gün bu yıllara rastlıyor diye Avrupa endişe ediyor.

O bakımdan Avrupa Konseyi’nin birinci tehdit algısı arasında TERÖR değil, ‘emigration’ sorunu bulunmaktadır.

Yani göçmen sorunu Avrupa için tehditlerin en büyüğüdür.

O yüzden AB, Türkiye’ye üç milyar doları boşuna vermiyordu.

Oysa üç yüz milyar doları bile verebilirdi.

Kilis’teki kampı gezmiştik bir grup gazeteci ile…

40 bin nüfuslu çok mükemmel hazırlanmış kamp idi. TOKİ’yi kutladım bile o zaman. Sıklıkla tenkit ettiğim TOKİ’yi…

Atatürk Mahallesi, Mehmet Akif Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi vb. mahalleler hazırlanmıştı. Kadınlar için manikür pedikür kuaför, çocuklar için kreş, ana sınıfı ve okullar… Her şey düşünülmüştü.

O zaman şöyle hatırlatmıştık devlet aklına:

Bu sayı 40 binlerde durmayacak. Nostrodamus’un bildirdiği kehanette olduğu gibi 4 milyonu aşacak.

O yüzden evet İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ değiştirilmelidir.

Türkiye bir toplantı tertip etmeli ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne şu maddeleri koydurmalıdır:

BİLGİ VE PARANIN SERBEST DOLAŞTIĞI KÜRESEL DÜNYADA İNSANIN DA SEYAHATİ ÖNÜNDEKİ BÜTÜN ENGELLER KALDIRILMALIDIR!

TÜRKİYE bütün sınır kapılarını açmalıdır.

Doğudan batıya o büyük insan göçü kaçınılmazdır.

Türkiye bu kozunu ne yazık ki zamanında kullanamadı ve bugün telaşla bu yola başvurmaya kalkıyor.

Oysa bu strateji öyle telaşla uygulanacak bir strateji değildir.

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum