Görüşler

Sinâ Yazmaları’nın keşfi

Sinâ Yazmaları’nın keşfi

Kültür tarihi araştırmacısı Taner Ay “İskenderiye tipi metin örneklerinden sayılan Sinâ Yazmaları’nın 7’nci yüzyıla kadar Kayserya’da kaldığı, şehrin Müslümanlar’ın eline geçtikten sonra da kayboldukları düşünülüyordu” diyor.

sina yazmaları

Constantin Tischendorf Yeni Ahit’in Yunan dilindeki yeniden yazımı için çalışmaya başladığında, Avrupa’da, 4’üncü ve 5’inci yüzyıllardan kalma sadece üç İncil bulunuyordu. Bunlardan Vatikan İncili’ni günlerce incelemesi mümkün değildi. Britanya Kütüphânesi’ndeki Alexandrinus Yazması’nda ise Yeni Ahit’inkinden daha fazla Eski Ahit metinleri derlenmişti. Ayrıca, Britanya Kütüphânesi, Alexandrinus Yazması’nın çevirisini yaptırmış olduğundan, bu yazma üzerinde çalışması ne kendisine ve ne de Hıristiyanlık Tarihi’ne yeni bir şey kazandırabilirdi. Geriye sadece Fransa Millî Kütüphânesi’ndeki Efraim Yazması kalıyordu. Ancak bu palimpsest, o güne kadar bütün araştırmacıları canlarından bezdirmişti. Parşömen üzerindeki yazılar fazlasıyla bozulduğundan, İsviçreli Wettstein’ın ve Alman Griesbach’ın bütün çabalarına karşın, birkaç satırından fazlası okunamamıştı. Tischendorf ise, Avrupa’daki üç İncil’in arasında en fazla Wettstein’ı ve Griesbach’ı yere seren Efraim Yazması’nı incelemek istiyordu. Bunun için okuldan burs istedi, ağabeyinden borç aldı ve kredi kullandı. Fransa Millî Kütüphânesi’nin yetkilileri, 25 yaşındaki bir gencin, Efraim Yazması’nı çözmek amacıyla geldiğini öğrendiklerinde, sanırım sadece gülmüş olmalılardır. Ancak Tischendorf hepsini çok şaşırtacaktır. İki yıl boyunca çalışıp okumamaz durumdaki Efraim Yazması’nı çözmeyi başarmıştı. Okuyamadığı kısımların tamamıysa, devede kulaktı. Bu başarısı duyulduğunda, paleograflar arasında saygınlık ve şöhret kazandı. Ancak Tischendorf Efraim Yazması’nın başarısıyla yetinecek ve dehâsını teolojinin dışındaki şeyler için ziyân edecek karekterde biri değildi. Tanrı’nın kendisine şarktaki manastırlarda saklanmış olabileceğini tahmîn ettiği en eski İncil yazmalarını arayıp bulma görevini verdiğine de inanıyordu.

***

Eski Ahit’te Horeb Dağı olarak anılan Musa Dağı’nın eteklerindeki Azîze Katherine Manastırı hâlâ duruyordu. Rivâyete göre bu manastır Musa Peygamber’in yanan çalı yığınına rastladığı yerde inşâ edilmişti. Tischendorf’u Sinâ Çölü’ne, “Mısır’dan Çıkış” öyküsünün değil ama Azîze Katherine Manastırı’nın kütüphânesinin çektiği muhakkaktır. 1844 yılında, manna mevsiminin başında, çölde yaptığı zorlu bir yürüyüşten sonra manastırın 15 metre kadar yüksekliğindeki duvarlarının dibine varabilmişti. Manastırın bir giriş kapısı yoktu, içeriye girebilmek için ancak uzatılan bir halatla 10 metre kadar yükseklikteki açıklığa tırmanılması gerekiyordu. Tischendorf’un cebinde manastırın Kahire’deki yetkilisinden alınma bir referans mektubu vardı ama, yine de keşişlerin kendisini içeriye alacaklarından pek emîn değildi. Çünkü, mektûbda, Tischendorf’un misâfir edilebileceği ama kütüphânedeki yazmaların ona kesinlikle gösterilmemesi belirtilmişti. Bu nedenle o mektûbdan başka hatırlı bazı eşhâstan aldığı yazıları da keşişlere verir. Tischendorf’u içeriye alırlar ama, mesâfeli davranırlar. Bu soğukluğun bir kutsal kitapla ilgili olduğunu anlamıştır. O kitabı görmek isterse de, çeşitli bahanelerle çıkartmazlar. Keşişlerin arasında bir Athos Dağı’ndaki manastırdan sürgüne geldiğini tahmîn ettiği ve onun Azîze Katherine Manastırı’nda Eski Yunanca’yı bilen tek kişi olduğunu öğrendiği Kyrill farklıdır. Kyrill o günlerde kütüphânede envanter çalışması yapmaktaydı. Keşişleri yalancılıkla ithâm eden öfkeli Tischendorf’u yanına alır.

***

Kyrill ile sohbet ederken, bir sepetin içindeki majiskül harflerle dört sütuna yazılmış bir parşömen dikkatini çeker. Yazı biçimden 4’üncü yüzyıla âid olduğunu hemen anladığı bu parşömen Eski Ahit’ten bölümler içeriyordu. Ardından üst üste dizilmiş 43 sayfa daha bulur, heyecânla sepeti boşaltıp alttakileri tabakaları de tasnif ettiğinde aynı kitabın 129 sayfasını tamamlar. Kyrill’e parşömenleri odasına götürüp incelemek istediğini söylerse de, Tischendorf’un telâşından şüphelenen keşiş sadece ilk 43 sayfa için izin verir. Odasına çıktığında bu sayfaların o güne kadar karşılaştığı en eski İncil’e âid yazma sayfalar olduklarını kafasında kesinleştirmiştir. 129 sayfanın hepsini manastırdan götürmek ister. Ancak Kyrill diğer 86 sayfa için güçlük çıkarır. Bunun üzerine o 86 sayfanın içeriğini gösteren bir liste hazırlar ve onlardan bazı bölümleri kelimesi kelimesine kopyalar. Manastırdan 43 sayfayı nasıl çıkarabildiğini geçiştirdiği ve işin hakikatını sakladığı muhakkaktır. Onların kendisine hediye edildiklerine ilişkin bir belge de yoktur. Yazdığına göre, Kyrill’e diğer 86 sayfayı saklamasını tembih edip, onlar için Sinâ’ya tekrâr geleceğini belirtmiştir. Kyrill ile arasında bir şeylerin döndüğünü tahmin edebiliriz.

***

Mısır dönüşünde Tischendorf’un yıldızının parladığı doğrudur. Akademik kariyerinde birkaç basamak birden atlamış ve Azîze Katherine Manastırı’ndan getirdiği 43 sayfayı oldukça yüksek bir paraya Leipzig Üniversitesi Kütüphânesi’ne satmıştı. Ama, aklı hep Azize Katherine Manastırı’nda kalan 86 yazmadaydı. Önce Kahire’deki arkadaşı Dr. Franz Ignaz Pruner’e bir mektûb yazarak, manatırdaki keşilerle görüşüp 86 yazmayı kendisinin nâmına satın almasını ister; ancak, Dr. Pruner, keşişlerin bazı kuşkularının bulunduğunu bildiğinden, Tischendorf’un isteğini reddedecektir. Ardından, Azîze Katherine Manastırı’na gidebilmesi için destek sağlaması maksadıyla devlet adamı Fredrich Fredinand von Beust ile görüşür.

Tischendorf, 1853 yılının başında yeniden Mısır’a doğru yola çıkar. Kyrill’in hâlâ manasırda olduğunu öğrenmesi onu çok heyecânlandırmıştı. Ancak bu defa hayâl kırıklığına uğrar. Yıllardır aklından çıkmayan o 86 sayfa nedense ortadan kaybolmuştur ve Kyrill de onların nerede olduklarını bilmediğini söylemişti. Tischendorf kendisine yalan söylendiğinin farkındaydı. Çünkü, Porfir Uspenski’nin Azîze Katherine Manastırı’nı ziyâret ettiğinde 86 yazmayı gördüğünden haberdârdı. Yine de yapabileceği bir şey kalmamıştır, hemen Leipzig’e döner. Araya adamlar koyarak tasarısını uzun bir müddet sonra Rus Sarayı’na ulaştırmayı başarır. Tischendorf şâyet bahsettiği 86 yazmayı St. Petersburg’a getirebilirse, Rus Çarlığı’nın Ortodoks Kilisesi’nin üzerindeki etkisinin daha da güçleneceği muhakkaktı.

Tischendorf 1859 yılının başında Rus Çarı’nın temsilcisi olarak Azîze Katherine Manastırı’na gelir. Bu defa sanki Tanrı tarafından gönderilen biri gibi karşılandığını kendisi yazıyor. Keşişlere niçin geldiğini hemen açıklarsa da, bir müddet yanıt alamadığı anlaşılıyor. Bir ara manastırın ikonomuyla birlikte Musa Dağı’nın eteklerinde uzun bir yürüyüşe çıkarlar. Akşam alacasında manastıra döndüklerinde, ikonom onu odasına bir şeyler içmeye dâvet eder. Sohbet esnâsında, ikonom kırmızı renkte bir kumaşa sarılı olan parşömenleri çıkarıp, masanın üzerine bırakır. Tischendorf, sayfaların 86 adetten fazla olduğunu görünce, çok şaşırır. Yeni Ahit’in tamamıyla birlikte o güne kadar büyük bir bölümünün kayıp olduğu düşünülen Barnabas İncili’nin Yunanca aslı da önündedir.

***

Tischendorf onların kopyasını çıkarmak için Kahire’ye götürmek ister. Bunun için de o sırada Kahire’de bulunan manastırın ileri gelenlerinin izni gerekiyordu. Onları bulur ve izni koparır. 24 Şubat günü manastırdan getirilen parşömenleri Kahire’de teslim alır. Tischendorf’un daha sonra imzâladığı belgelerdeki, yazmaları kitaplaştırmak maksadıyla aldığına ve talep edildiklerinde onları geri getirme taahhüdünde bulunduğuna ilişkin ibâreler dikkate alındıklarında, yazmaların ona inceleyip kitaplaştırması için ödünç verildikleri sonucu çıkıyor. Tischendorf’un 1862 yılında yayımlanan çalışması, Rus Çarı’na takdim edilir. Kitap sınırlı sayıda bastırılmıştır. Bunlardan iki nüshası Azîze Katherine Manastırı’na gönderilir. Ancak bu iki nüshayla birlikte yazmaların asıllarının gönderilmemesi, manastır yetkililerini kızdıracaktır. Çar’ın 1869 yılında manastıra teberruda bulunması üzerine, yazmaların mülkiyeti husûsundaki tartışmalar bir süreliğine şiddetini kaybeder.

Ekim Devrimi sonrasında bir para sıkıntısı ortaya çıkmıştı. Bolşevikler’in elinde sadece hanedândan ve zenginlerden kalma emvâl-i ganâim bulunuyordu. 1920 yılında dış ticâret için değerli emvâl fonu kuruldu, 1922 yılındaysa Troçki’nin emriyle Ermitaj Müzesi’ndeki kültür ve sanat eserlerinin satışlarına izin verildi. Dönemin meşhûr nâdir kitap satıcısı Ernest Maggs vasıtasıyla Azîze Katherine Manastırı’nın yazmaları 1933 yılında Britanya Müzesi’ne satılır. Manastır yetkilileri bu satış işlemini duyduklarında, yazmaları geri alabileceklerini düşünürler. Ama, Britanya Müzesi, özellikle 1869 yılındaki teberruyu dayanak göstererek, manastır yetkililerine, yazmaların o tarihte Çarlık Rusyası’nın mülkiyetine geçtiğini belirtir.

***

İskenderiye tipi metin örneklerinden sayılan Sinâ Yazmaları’nın 7’nci yüzyıla kadar Kayserya’da kaldığı, şehrin Müslümanlar’ın eline geçtikten sonra da kayboldukları düşünülüyordu. Onların Sinâ Çölü’ndeki manastıra ne zaman ve nasıl getirildiklerine ilişkin bir kayıt bulunmuyor. Tischendorf’un onlarca manastırın arasından Azîze Katherine Manastırı’nı seçmesiyse elbette bir tesâdüf değildir. İtalyan arkeolog ve botanikçi Vitaliano Donati’nin 1761 yılında Azîze Katherine Manastırı’nı ziyâret ettiğinde, onun orada kare şeklindeki büyük parşömenler üzerine yazılmış bir İncil gördüğü biliniyordu.

Çarlık Sinâ Kodeksi’nin Ortodoks Kilisesi üzerindeki etkisini artırmasını ve Tischendorf da kilisenin takdirini beklerken, umulmadık bir gelişme olur. Azîze Katherine Manastırı’nda yazmaları gören Porfir Uspenski, Sinâ Kodeksi’nin kabûl edilmiş Bizans İncili’ne karşı heretik bir saldırı olduğunu söyler. Oysa, Tischendorf, sadece bir teolog değildi, aynı zamanda bir paleograftı da; bu nedenle Porfir Uspenski’nin yaklaşımını bir bağnazlık olarak değerlendirir. Ayrıca Tischendorf, manastırdaki Sinâ Yazmaları’nın İmparator Konstantin’in Kayseryalı Eusebius’a verdiği talimatla kiliselerde kullanılmak için hazırlattığı İncil yazmalarından biri olduğu kanısındaydı. Ancak, Porfir Uspenski’nin eleştirileri, çevresinde pek sevilmeyen Tischendorf’un sonunun başlangıcı olacaktır...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir