Görüşler

Masallar Kadınlar İçin Bir Çıkış

Masallar Kadınlar İçin Bir Çıkış

‘Masallar, toplumsal bilinçdışının deneyimlerini taşıyan arketiplerle yüklüdür’ diyen öykücü ve akademisyen Hâle Sert’e göre geleneksel anlatıları çözümlemek şiddetin, erkek şiddetinin doğasını, kadının doğasındaki savunma sistemlerini anlayabilmemizde ve yeniden yeşertebilmemizde bir çıkış yolu sunabilir.

Schrödinger’in kuantum fiziğini anlamaya çalışırken yaptığı deneyde kutunun içindeki kedi deneyin sonunda ya ölü ya diri olacaktı. İhtimallere bağlı bu deneyde dikkat daha çok kuantum fiziğini çözmeye yönelik. Peki ya, fizik tarihine fizikçinin adıyla geçen bu ünlü kedi üzerinde de düşünmek gerekmiyor mu? Kedinin savunmasızlığı, onun kutudan ölü çıkma ihtimali beni hep ürpertmiştir. Kedi bana erkek eliyle öldürülen kadınların çaresizliğini hatırlatıyor. Kedi odanın, evin, mahallenin içinde sıkışıp kalmış, sesini duyuramayan, kendini savunma yöntemlerinden yoksun ve hayatı onun üzerinde öldürme deneyi yapacak erkeğin eylemine bağlı bir kadına dönüşüyor.

Kadın kutudan nasıl çıkacak, çıkabilecek mi? Ya da o kutuya hiç girmeme inisiyatifi var mı?

Zorlama ya da rızaya dayalı ilişkilerde kadınların karşılarındaki erkekte sezdikleri ama adını koyamadıkları bir tekinsizlik vardır. Ne ki, bir parçasını sezdikleri tehlikeye karşın yine de genç kadın bu kutuya girer. Masallar boşuna evinde, sarayda, kulede babaların, eşlerin hapis ettikleri kadınları anlatmaz. Bu kadınlar kurtarılmayı beklerler, bazen de kendileri bu kutudan kaçmayı becerirler. Kadınlar kutudan kaçmanın yolunu masallar aracılığıyla hatırlayabilir mi?

***

Clarissa P.Estés Kurtlarla Koşan Kadınlar isimli kitabında bize vahşi kadın arketipine dair mit ve öyküleri anlatır. Bunlardan ilki Mavi Sakal isimli masaldır, Estés bize bu masalı çözümler ve masal kahramanı genç kadının görkemli şatodan kendi aklını kullanarak nasıl kurtulduğunu gösterir. Mavi Sakal karşımıza üç kız kardeşten birini evliliğe ikna etmeye çalışan kaba saba bir adam olarak çıkar. Hep birlikte yaptıkları orman gezisinde kardeşlerden en küçüğü onun göründüğünden daha kibar ve ince biri olduğunu düşünür ve onun evlenme teklifini kabul eder. Çift üç katlı dev bir şatoda yaşamaya başlar. Mavi Sakal bir gün geziye çıkar, şatonun anahtarlarını eşine emanet eder ve ona en küçük ahşap oymalı anahtar dışındakilerle bütün odaları açabileceğini söyler. Küçük kız isterse canının sıkıntısını gidermek için kız kardeşlerini de çağırabilecektir. Masal bu ya, meraklı kız kardeşler bütün anahtarları odalarda denerler, en son izbede küçük bir oda kalır, onun anahtarı o ahşap anahtardır. Odayı açtıklarında içerisinin bir kan gölü ve etrafında da üst üste yığılmış kafatasları olduğunu görürler. O sırada anahtara da kan bulaşır, anahtar kanamaya başlar. Genç kadın anahtarı saklasa da Mavi Sakal geri döndüğünde odanın açıldığını anlar ve kanayan anahtarı bulur. Madem ihanet ettin, şimdi sıra sende der. Kadın ölmeden önce on beş dakikalık dua mühleti ister. Bu sırada, kız kardeşlerine “erkek kardeşlerimiz geliyor mu?” diye seslenir, bunu üç kez tekrarlar. Mesajı anlayan kız kardeşler “evet geliyorlar” diye cevap verirler, gerçekten de erkek kardeşler gelir ve Mavi Sakal’ı öldürürler, ondan geriye sadece bir manastırda saklanan mavi sakal kalır.

***

Mavi Sakal olgunlaşmamış, safdil genç kızın öyküsüdür. Annesi tarafından tehlikeye karşı bilinçlendirilmemiş kız aslında sezgileriyle “Mavi Sakal”ın tehlikeli olduğunu bilir. Ama yetersiz ve biraz da yanlış bir nezaket öğretisiyle; “bu iyi de olabilir”, “çok da kötü görünmüyor” diye düşünerek yanlışı seçer. Oysa ormana pikniğe beraber gittikleri ablalar daha bilinçlidirler ve Mavi Sakal’ın tehlikeli olduğunu kavrarlar. Kendinden iri, büyük olandan “büyülenme” ve “cenneti bulma arzusuyla” kız evlenmeyi kabul eder. Kilitli oda yasağı, kadının kendi doğasını eninde sonunda keşfetmesini gösteren bir sembol olarak okunabilir. Bu kapı mutlaka açılmalıdır. Doğru anahtar, sorulacak doğru sorulardır. Görünenin ardındaki nedir, gölgenin ardındaki nedir. Gördüklerine dayanma yeteneği, kadının derin doğasına dönmesine imkân verir.

Masal tehlikeyle karşı karşıya kalan genç kadına bir çıkış sunuyor. Oysa, tehlikeyi daha en başından bertaraf edebilmek ise annenin, kültürün vereceği başka bir eğitim sayesinde mümkün. Estés, kadınların vahşi doğasını kurtlara benzetir kadınlar anne kurdun yavrularını eğittiği gibi kızlarını eğitmelidir:

Birçok kadının, bir anne kurdun yok ediciler konusunda yavrularına verdiği eğitim kadar bile temel eğitimi yoktur. Anne kurt şöyle der: tehditkârsa ve senden büyükse, kaç; daha zayıfsa, bak ne istiyor; hastaysa, yalnız bırak; dikenleri, zehri, sivri dişleri ya da keskin pençeleri varsa, geri dön ve ters yöne git.

Oysa anne/kültür bizi kötü, çirkin, tehlikeli görüneni “iyi görme”ye yönelik gereksiz bir nezakete, meraklarımızı köreltmeye, hayatı anlamaya ilişkin sorularımızı söndürmeye yönlendirir. Yazarın dediği gibi pek çok kadın, Mavi Sakal masalını harfi harfine yaşamıştır. Henüz tehlikeler konusunda safdilken evlenen bu kadınlar, hayatlarına yıkım getiren birini seçerler. Bu kişiyi sevgiyle iyileştirmeye kararlıdırlar. Bu şekilde evcilik oynarlar. Vakitlerinin büyük bir kısmını “sakalı aslında o kadar da mavi değil” diyerek geçirirler.

Masallar, toplumsal bilinçdışının deneyimlerini taşıyan arketiplerle yüklüdür. Onları çözümlemek şiddetin, erkek şiddetinin doğasını, kadının doğasındaki savunma sistemlerini anlayabilmemizde ve yeniden yeşertebilmemizde bir çıkış yolu sunabilir. Mavi Sakal masalında çözümün erkek kardeşlerden gelmesi, çözümün yine erkeklerden geldiğini düşündürtebilir. Oysa erkek kardeşler burada Jung’un kavramlarıyla söylenirse kadındaki erkek doğasını, içsel erkeksi enerjiyi animus’u temsil ederler. Animus, ne kadar güçlü ise kadın yaratıcı güçlerini, düşüncelerini o kadar rahat ve somut bir şekilde ifade edebilir ve eyleme geçebilir.

***

Kadın masal anlatıcılığı da en az masallar kadar üstü tozlanmış bir iksir, kadını hapis tutulduğu kutudan çıkaracak bir yol olabilir. 1001 Gece Masallarının Şehrazad’ın, Şahriyar’ın onu da diğer kadınlar gibi öldürmesine karşı anlattığı hikayeler olduğunu hatırlayalım. Ortadoğu masalları araştırmacısı Prof. Ulrich Marzolph pek çok akademisyenin Şehrazad’ın hikayelerini, hükümdarı her gece bir kadın öldürme alışkanlığından arındırıp tedavi eden bir yöntem olarak iyileştirici ya da psikoanalitik eğilimi üzerinden incelediğini söyler. Bütün hikayeleri kuşatan çerçeve hikâyede Şahriyar ve Şahzaman kardeşlerin eşlerinin kendilerini nasıl aldattıklarına tanık olduklarını, sadık kadını bulmak için dünyayı dolaşırken İblis’in kaçırıp bir sandıkta tutsak ettiği bir kadın tarafından nasıl kullanıldıklarını hatırlarız. Yaşadıkları nedeniyle kadınların mutlaka kocalarına ihanet edecekleri gerçeğine inanırlar. Kardeşlerden biri hayatını kadınlardan uzak geçirmeyi seçerken diğeri çareyi düğün gecesinden sonra karılarını öldürmekte bulur. Psikolojik bakış açısıyla yapılan çalışmalara göre Şahriyar her kadını bu travmanın temsilcisi olarak görür ve ona saldırganca yaklaşarak bu travmayı telafi etmeye çalışır. Şehrazad ise her gece anlattığı hikayeleri sayesinde onu duygu ve düşüncelerinden uzaklaştırır, nevrotik hastalığından çekip çıkarır, böylece onun sosyal normlara uygun bir yaşama dönmesine imkân sağlar. Marzolph’a göre bu yorum doğru olsa da olmasa da hikayelerin anlatımı anlatıcının hayatını tanımlamış ve hatta kurtarmıştır. Hikâye anlatmak hayat kurtarır, ya da Todorov’un deyişiyle “sadece nasıl hikâye anlatacağını bilenler yaşamayı hak ederler”.

***

Kendi doğasını, sezgilerini iyi tanıyan bilinçli kadınlar, Mavi Sakal gibi bir erkeği daha erken tanıyabilir, ondan uzak durmayı ve seslerini duyurabilme yollarını keşfedip şiddetinden kaçmayı becerebilirler. Özgüven duygusu zedelenmiş, hayattan en çok kendisinden korkan ve bu korkularını bir kadının bedenine kast ederek görünür kılmak isteyen Şahriyarları akıllarını, sözel yeteneklerini kullanarak kurtuluşları için bir zemin hazırlayabilir daha da maharetlilerse kurguladıkları hikayelerle onları iyileştirebilirler. Kaldı ki oğullarını, anneye, eşe, kız kardeşe sevgiyle yaklaşmayı anlatan masallarla büyütebilirler.

Dünya sağlık örgütünün verilerine göre dünyada her üç kadından biri yakınındaki erkekten şiddet görüyor. Yine araştırmalara göre şiddet türleri incelendiğinde özellikle erkek tarafından kadına ve çocuğa karşı uygulanan aile içi şiddetin, coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik seviyesi ve öğretim düzeyi gibi değişkenlere bakılmaksızın en çok karşılaşılan şiddet türü olduğu belirtiliyor. Covid-19 sürecinde kadına yönelik şiddet oranlarının arttığına ilişkin araştırmalar var. Kadın, pandemi sürecinde kutuya daha çok sıkışıyor. Çevresinden alabileceği yardımlar azalırken kuantum deneyindeki kediye benzerliği artan kadınların içlerindeki vahşi kurdu uyandırmaya her zamankinden daha çok ihtiyacı var.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir