Geceye övgü

Karar gazetesinin web sitesine yazılarını en geç teslim eden yazar muhtemelen bendenizdir zannediyorum. Bir şeyler yazmak için mutlaka geceyi beklemeli, gecenin sunduğu ilhamın parmak uçlarımdan akarak bir köşe yazısına dönüşmesi için gözlerim yarı açık, ekran ışığının rehberliğinde yazmalıyım sanki. Bugüne dek bu rutinin dışına hiç çıkamadım.

Yazının başlığından ve girizgahtan da anlaşılacağı üzere bu yazıda geceden söz edeceğiz. Bunun tek sebebi yazının gecenin bir yarısı yazılmış olması ve henüz konu bulmamış olmam değil; bilakis son okuduğum kitabın kapağını kapattığım andan itibaren kafamın içerisinde dolaştırdığım, tesirini hâlâ hissettiğim bir metin.

Başlıktan hareketle, kitapsever okurların bir kısmı muhtemelen Gündüz Vassaf’ın Cehenneme Övgü kitabındaki Geceye Övgü yazısından söz edeceğimi zannedecektir. Hayır hayır hayır. Kelimenin gerçek anlamıyla bugün bu köşede bir “ters köşe” yapıp Necmettin Şahinler’in Allah’ın Rahmetini Çeken Gerçekler kitabındaki Gece Gerçeği bölümünden söz edeceğim.

Her ne kadar bu iki yazının muhtevası ve odak noktaları farklı olsa da, geceyi, ruhu özgürleştiren bir vakıa olarak ele almaları tabii ki söz edilmeğe değer bir nokta olarak şimdilik şuracıkta dursun.

Necmettin Şahinler’in pek çok kitabını okudum. Yazarın kitaplarını genellikle, önceleri Ümraniye İMES’deki, sonraları düzenli aralıklarla Üsküdar’daki bir kültür merkezinde gerçekleştirdiği Kur’an merkezli sohbetlerine toplu taşıma ile yaptığım yolculuklarda, çoğunlukla da dönüş yolunda bitiriverirdim. Pek çok defa kitapların akışına kapılıp, durakları kaçırdığım da olmuştur. Şahinler’in kaleme aldığı son kitap Allah’ın Rahmetini Çeken Gerçekler ise, zannediyorum öncekilere nazaran biraz daha uzun bir kitap. Kitabı Malta-İstanbul uçuşu esnasında bitirdim diyebilirim. Çok şükür direkt uçuştu da, transferi kaçırmadık.

Şahinler’in son kitabı Allah’ın Rahmetini Çeken Gerçekler referanslar yönünden de epey zengin bir kitap. Eğer elektronik kitap okuyucum yalan söylemiyorsa, kitabın kaynakça bölümü yaklaşık yüzde 15-20’lik bir kısmı oluşturuyor.

Tevbe Gerçeği, Salat ü Selam Gerçeği, Zikr Gerçeği, Besmele Gerçeği, Eh-i Beyt Gerçeği vb bir çok Kur’ani kavramı referans alan cüzlerden oluşan kitap, toplam 19 bölümden müteşekkil. Gece Gerçeği, Dua Gerçeği, Sabır Gerçeği gibi bölümler, kitabı okuduğum esnada en çok ilgimi çeken, gönlüme sürur, sadrıma inşirah veren bölümler oldu. Başka bir zaman kitabı yine elime alsam, derdime deva olacak başka bölümler bu okuyuşumda benim için öne çıkacak eminim.

Yazar, gerek Kur’an’dan ve hadis kaynaklarından, gerekse de tasavvufi yazından referanslar vererek, gecenin insanoğlunun kemalat yolculuğunda tıpkı bir ana rahmi gibi nasıl yataklarını terkedenler için bir “yataklık” yaptığını özgün ve hakiki örneklerle açıklıyor.

“Kur’ân’da gece deyimi yüze yakın yerde geçmektedir ve bunların yirmisi gece ibâdetiyle ilgilidir. Kendisine defalarca yemin edilerek söze başlanması da, gece kavramının ontolojik, dinsel ve psikolojik çok derin anlamları olduğunu bize vurgulamaktadır.“

Şahinler, yola çıkmaya ahdetmiş genç yolcuların da yüreklerine su serpen müjdeler veriyor kitabında:

“Gerçekten de insân rûhunu Allah’a yüceltmede gece namazının yerini alacak bir başka değere rastlamak mümkün değildir, denebilir. Özellikle genç yaşlarda kılınan gece namazları rûha ilâhî ilhâm kapılarını açmada kesin ve gecikmesiz bir yoldur. Aynı zamanda gece namazı riyâ denilen kemirici ve öldürücü illetin hiç bulaşmadığı biricik mazhariyettir.”

Öyle ya, “gecenin kadrini bilip anlayan kişi, gündüz gibi aydınlık bir gönül elde eder.” (Mevlana Celaleddin Rumi)

Dünya işleri için sabah beşte kalkmaya, Da Vinci Uykusu’na yatmaya dünden hevesli biz nakıslara başka bir pencere açıyor Şahinler:

“Kâmil insânların en büyük belirtisi, geceleyin ayakta olmalarıdır. Gören göz fazla uyuyamaz ve fazla uyuyanlar da görülmesi gerekenleri göremezler. Büyük oluşların rüyâları, geceleri uyanık durmasını bilenlerin dünyâlarına doğar.”

İki farklı yazarın kaleminden geceye, gecenin keyfiyetine yönelik benzer yorumların dikkatimi çektiğini yazının girişinde arz etmiştim. Aynı kaynaktan doğmuş ve farklı yönlere seyretmiş iki nehir sanki…

Şahinler gecede, Allah’ın rahmetini celb eden ve kişiyi olgunlaştıran bir yan görürken, Vassaf ise özgürlük ve ilham noktasında benzer görüşler serdetmekle beraber, gecede otoriteye meydan okumanın, otoritenin acziyetinin bir panoramasını resmediyor sadece.

Vassaf, “Tarih boyunca bize, tüm kültürlerde, karanlığın kötü güçlerle ilişkili olduğu öğretildi. Gece insanlarından, geceyi yaşayan, gecede yaşayan insanlardan korkmamız gerektiği anlatıldı. Oysa gündüz ve gece kişileri aslında aynı kişiler. Gün ışığı içimizdeki teslimiyetçiliği ortaya çıkarır, ama geceleri kendimizi özgür hissederiz. Düzen güçleri bizi, geceden, özgürlükten kaçınmaya koşullandırmışlardır.”

“Yaşamın anlamı” gece duyumsanır ve sorgulanır. Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. Yaşam, gecenin konusudur”

Şahinler gecenin bir ana rahmi gibi kuşatıcı ve yeniden doğuşu mayalayan tabiatında Allah’tan başka ilah yoktur gerçeğinin idrakini pekiştiren, dünyevi otorite ve ilahları hiçleştiren irfanın muştusunu verirken, Vassaf gün doğumu ile zeval bulacak bir gecelik bir “özgürlük yanılsamasına” dümen kırıyor sanki.

Vassaf’ın metninde “geceye övgü”yü okuyan okur; Şahinler’in metninde Allah’ın rahmetine ergiye dair ipuçlarıyla buluşuyor.

Gecenin bu vaktinde daha fazla spoiler vermeden, elbette tadında da bırakarak müsadenizi rica ediyorum.

İyi geceler.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum