Dedebaba'nın Manzum Kur'an Meali

Karar okurları bu köşenin hizmetkârının yazılarını Pazartesi günleri görmeye alışkındır. Bu hafta yazımızı Pazartesi gününe yetiştiremedik.

Okurlar hoş göreceklerdir, nicedir ziyaret etmeyi arzu ettiğim Nevşehir Hacı Bektaş’a günübirlik bir seyahat düzenledik. Geri dönüş yolu epey uzun sürdüğü için yazıyı yetiştiremedim.

Çok şükür, Hünkar Hacı Bektaş Veli’yi makamında ziyaret edip, dua etmek nasip oldu. Bir daha Hakk ne zaman nasip eder bilemeyiz ama, yörenin esnafı ile, özellikle de alışveriş yapamadıklarımızla “bir dahaki sefere inşaallah” şeklinde sözleşerek murat tohumunu hünkâr beldesinin toprağına atmış olduk.

İlk defa ziyaret ettiğim Hacıbektaş ilçesini çok beğendim. Hazreti Pir’in ruhaniyetinin bütün beldeye nüfus ettiği güleryüzlü esnaflarından, sokaklarda birbirini selamlayan ahalisinden, türbedarların nezaketli tavrından belli. Afbuyurun yörenin sokak hayvanları dahi pek bir uysallar.

Yolculuk boyunca ne yazsam diye uzun uzun düşündüm. Hacı Bektaş Veli ismi beni hafızamın kıvrımlarında bir başka ayrıntıya, Bedri Noyan Dedebaba ve rahmetlinin Manzum Kur’an Meali isimli çalışmasına götürdü.

Bedri Noyan Dedebaba 1912 yılında Serez’de doğmuş bir kulak burun boğaz doktoru. Bereketli yaşamına pek çok eser dışında hat sanatını, neyzenliği, ebru sanatını ve şiiri sığdırmış bir hezarfen. Kendisini tanıyanlar çalacağı ney’in kamışını dahi kendileri yetiştirip oyduğundan söz ederler. Bektaşi yolundan nasip alan Noyan, 2 yıl gibi kısa bir süre sonra dünya Bektaşilerinin en üst makamı olan Dedebalığa seçilmiş, 36 yıl boyunca, vefatına kadar bu görevi ifa etmiş, 1997 yılının Regaip kandili gecesinde Hakk Çalab’ına kavuşmuştur.

Zannediyorum 18’inci yaşıma girdiğim doğum günümde, arkadaşım Özgür, babasının kitaplığından nadide bir kitabı bendenize armağan etmişti. Bazı bölümlerini tekrar tekrar okuduğum bu kitap Ayhan Aydın’ın Alevilik Bektaşilik Söyleşileri isimli eser idi. Bu kitap, Alevi Bektaşi dünyasının kanaat önderleriyle yapılan söyleşileri toplayan kıymetli bir seçki. Söylemeden geçemeyeceğim Ayhan Aydın’ın büyük bir aşk ile diyar diyar dolaşıp, yolun önderleri ile görüşüp, kayıt altına alması takdire şayan.

Kitabın başındaki ilk söyleşi Dedebaba Bedri Noyan ile yapılan söyleşi idi. 1997’de Hakk’a yürüyen Dedebaba’nın ismi ile de, Manzum Kur’an Meali isimli çalışması ile de tanışmam bu kitap vesilesiyledir.

Yıllar sonra kitabın yayıncısı Ardıç Yayınevi’nin sahibi rahmetli Devrim Keçeli ve babaları rahmetli Şakir Keçeli babaerenler ile tanışmam da Manzum Kur’an Meali vesilesi ile oldu. Rahmetlilerin ikisi ile de vicahen tanışmak nasip olmasa da birkaç defa hem Şakir Baba ile hem de Devrim Bey ile telefonda görüşmüş idik. Devrim Bey Dedebaba’nın Alevilik ve Bektaşilik isimli 9 ciltlik serisini eski fiyatının üzerinden yarı yarıya iskonto yaparak bendenize göndermişti. Uzun bir süre Şakir Baba’dan yanıt alamayınca Devrim Bey’i arayıp Şakir Baba’nın vefatını öğrenmiş, kısa bir süre sonra da Devrim Bey’in vefatını teessürle öğrenmiş idim. Babaerenler, hastalığını bildiği rahmet annemin ahvalini hep sormuş, dualarını eksik etmemişti. Her ikisine de rahmetler olsun.

Dedebaba'nın Manzum Meal'ine ulaşmam, Devrim Bey’in bu kıymetli lütfu ile oldu. Hâlâ zaman zaman Manzum Meal’den bazı surelerin manzum çevriilerini keyifle okurum. Dedebaba ileri yaşına rağmen bu çeviriyi sabahlara kadar çalışıp tamamlamış, kendi ifadesiyle “Kuran'da olmayan bir kelime bile sokmadım kitaba. 6 sene gece gündüz sabah ezanlarına kadar oturaraktan yazdım bunu.”

Sürelerin Türkçe çevirilerileri 14’lük hece ölçüsü ile yapıldığı için, birkaç okuma sonrasında manzum meal çevirisinin pek çok sureler ve ayetler için aklımda kaldığını söyleyebilirim.

Hasılı Hacı Bektaş dönüşü bir yandan kafamın içerisinde Dedebaba’nın Manzum Kur’an Meali çevirilerini geçiriyor, bir yandan da ziyaretten aklımda kalan sahneleri teker teker muhayyilemde dolaşıyor idim. Neden bu haftaki gecikmeli yazımda özür sadedinde rahmetli Dedebaba’dan ve hünkarı ziyaretimden bahsetmeyeyimdi?

Yazıyı uzun tutmamak adına Dedebaba’nın Manzum Kur’an Meali’nden Fatiha Suresi ve Ayet-el Kürsi olarak bilinen Bakara Suresi’nin 255’inci ayetinin manzum çevrisi ile yazıyı noktalamak isterim:


Fatiha Suresi
Tanrı’nın Esirgeyen, Bağışlayan Adıyla:
(1) Övgü evrenler ıssı yüce Rabb’imizedir.
(2) O’nun yarlıgaması, acıması bizedir.
(3) Hesap günü ıssıdır, (4) O’na bağlı kullarız.
(5) Yalnız O’na taparız, O’ndan medet umarız.
(6) Ni’metini bize sun, dosdoğru yola ilet,
(7) Seni kızdırmış biri olmayalım nihayet…

Ayet-el Kürsi (Bakara Suresi 255’inci ayet)
(255) Allah’tır, O’dur ancak
Başka yoktur tapacak…
Dâim yaşayan, dâim durup tutan hep O’dur.
Ne gecede, ne günde, ne uyuklar, ne uyur.
Yer de O’nun, gökler de… Her ne varsa nihayet…
O’nun izni olmadan kimin haddi şefâat?
Bilir, kulun önünde, ardında her ne varsa
O’nun ilminden nesne kavrar her ne kavrarsa.
Dilediği kadarı
Kavrar ancak kulları…
Yücelikleri yeri ve gökleri sarmada,
Görüp gözetmek O’na ağrılık vermez aslâ.
O’dur ulu ve yalnız
O’dur yüce Tanrı’mız…

Dedebaba Bedri Noyan’a, Şakir Keçeli Babaerenlere, Devrim Keçeli Bey'e cümlesine rahmetler olsun.

YORUMLAR (24)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
24 Yorum