Yerel seçim, rekabet?

Dün Habertürk’de Mehmet Akif Ersoy’a konuşan İYİ Partili Buğra Kavuncu’yu izledim. Açıkçası Kavuncu son dönemde yaşananlarla ilgili derli toplu bir açıklama yaptı, iyi de oldu. Özellikle bu süreçte parti adına Kavuncu’nun konuşması derleyen toparlayan bir etki yaratabilir. Seçmen güveni açısından da olumlu olabilir.

Ayrıca son yaşananlar bir kenara İYİ Parti’nin ‘hür ve müstakil’ çıkışı iyi yönetilirse bazı küçük şehirlerde MHP’ye gidecek oyların bir bölümü alınabilir gibi.

Şu ana kadar ortaya çıkan tabloya göre; seçime rakip sayısının fazla olduğu bir ortamda girilecek görünüyor. Yani oyunun kuralları değişiyor. Artan rakip sayısı adayların seçmen tarafından algılanmasını zorlaştırabilir, adayların pozisyonlarını korumasını zorlu hale getirebilir.

Bu da adayların rakiplerinden kendilerini farklılaştırması gerektiğini gösteriyor. Yani genel geçer söylemler, faaliyetler seçimi kazandırmayabilir.

Öte yandan bu durum fırsat da yaratabilir, sürpriz sonuçlar ortaya çıkabilir, sıkışık bir pozisyonda beklenmedik adaylar öne geçebilir.

Dolayısıyla tablo yavaş yavaş netleştiğine göre başkan adaylarının hedeflerine odaklanmasının, kampanya çalışmalarını hızlandırmasının önemli olduğu düşüncesindeyim. Bir taraftan da sahada ağır bir tablo başkan adaylarını bekliyor olacak. Kolay değil kalabalıklar başta ekonomi olmak üzere birçok sıkıntıyla boğuşuyor. Dolayısıyla parti tavanlarındaki ‘o onu dedi, ben de ona bunu dedim’ gibi söz yarışlarının bir kenara bırakılıp tabanlara seslenilmesi, farklı bir yaklaşım ortaya konması ve dokunulmadık gönül kalmaması gerekiyor.

En önemlisi de bu süreçte sadece ajanslar üzerinden değil strateji bilen ekiplerle birlikte yol yürünmesi anlamlı olabilir.

******

Gazeteci Ertuğrul Özkök’ün ‘Türkiye’de devlet medyası dönemini kapatan selfie’ yazısı üzerine birkaç kelam isterim. Özkök, yazısında özetle devlet medyasının etkisinin gittikçe kırıldığını ve bunun yerine yeni medyanın güçlenerek geldiğini belirtiyor. Ki bu önermeye genel olarak katıldığımı belirtmek isterim.

Ek olarak;

Yeni medyanın en önemli özelliklerinden biri etkileşimdir. Etkileşim sayesinde, kullanıcılar, sosyal medya platformlarında herhangi bir konu üzerinden tartışabilmekte, fikirlerini ifade edebilmektedir. Yani tek taraflı iletişim dönemi artık bitmiştir, iletişim çift yönlüdür. Dolayısıyla yeni medyanın özünde katılım kültürü ve çok yönlülük vardır. Bu da medyayı kontrol etmek isteyen yapıların pek hoşlanmadığı bir özellik olarak belirtilebilir.

Ayrıca geleneksel medya araçlarının oldukça ‘merkezileşmesi, yatırım ve kaynak ihtiyacının’ çok olmasına karşın yeni medyada düşük yatırım, daha fazla etkileşimin olması bu alanın hızla büyümesine katkı sağlıyor denilebilir.

Dünya genelinde medyanın büyük bir dönüşüm içinde olduğu ve ağırlığın daha çok yeni medyaya doğru kaydığı bu süreçte ülkemizde Fatih Altaylı, Cüneyt Özdemir, Özlem Gürses, Nevşin Mengü gibi isimler bu alanın etkili isimleri olarak belirtilebilir.

Öte yandan yeni medyanın birçok olumlu özellikleri olmasına rağmen otoriter sistemlerde bir sıkımlık canının olduğunu da gözden kaçırmamak gerektiği düşüncesindeyim. Bir yasak kararıyla birlikte bu dönüşüm yolculuğu birden durabilir.

Son olarak Özkök’ün yazısında belirttiği Özlem Gürses’in iki saatlik Hatay yayınını izlerken şu dizeler de aktı geldi…

“Can yasta düştü dalından yapraklar / Karardı yıldızlar can gecede / Koptu kökleri, düştü bulutlar birbirine can küstü âşka

Giden gelmez yer gök ses vermez can ıssızda

Dağların eteklerinde, boynu bükük defnelerde, dalgalı denizlerde can renklerin gerisinde…”

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum